İçten pazarlıklı insan, ilk denk getirdiğinde, kendini savunanı, koruyanı, destekleyeni harcayıp geçer. Çünkü, hiç kimse kendisinden daha önemli değildir.
İçten pazarlıklı insan sinsidir.
İki yüzlüdür.
Çıkarcıdır.
Kendisi dışında kimseyi önemsemez.
Kaz gelecek yerden kesinlikle tavuk esirgemez.
Kendini kabul ettirmek için, kılıktan kılığa, şekilden şekle girer.
Kendini kenarda bırakacak, gözden düşürecek, foyasını meydana çıkaracak, kendinden daha iyi olan insanları yoldan çeker, alır.
Donanımı iyi olan insanların lafını bile ettirmez. Çünkü, onun olduğu yerde, ondan daha iyisi, daha kalitelisi, daha cevvali yoktur.
İçten pazarlıklılar, her ne iş yapacaksa yapsınlar, yaptıkları işin sonucunda ne kazanıp, ne kaybedeceklerini inceden, inceye hesap ederler.
Arkadan iş çevirmek konusunda ustadırlar.
İnsanların yüzüne gülmeleri, sözde candan davranmaları, birçok insanı onlardan şüphe ettirmekten uzaklaştırır.
Onlarda tehlike geçtiğini gördükleri an, başka adresler, başka isimler vererek, konu ile ilgisi ve alakası olmayan insanları zan altında bırakır ve kendilerince ayak altından çektirirler.
Bunu yaparken de, kendileri olaya müdahil değilmiş gibi göründüklerinden, yoldan çekilmesine vesile oldukları insanları ilk teselli eden, hatta onlarla birlikte ağlayan, sızlayan insanlar olarak, prim bile yaparlar.
İçten pazarlıklı olmak kendilerince bir meziyettir.
Hiç dostları yoktur.
Umurlarında da değildir.
Kendisiyle dostluk kurmak isteyenleri kendi amacı için kullanmaktan çekinmez.
Hiçbir katkısı ve desteği olmasa dahi, o insanlara işlerini o bulmuştur, o destek vermiştir, o korumuştur.
Bir anda birçok insanın hamisi kesilir.
Kimse de, çıkıp da, sen kimsin, necisin, biz senin ne olup-olmadığını bilmiyor muyuz, demez.
Herkes bu sözü bir başkası söylesin diye birbirine laf ikramına daldığında laf bir türlü denk getirilip söylenmez olur!
Benden olmasın, ben demeyeyim, alemin bir doğrusu ben miyim diye düşünenler, içten pazarlıklı olanların can simidi gibidirler.
Hakikatler konuşulmadıkça, içten pazarlıklı insanlar daha cesaretlenecek, daha da edepsizleşecek ve önlerine geçilemeyecektir.
Doğruları söyleme konusunu devamlı öteleyen insanlar, sonunda öyle bir yere gelirler ki, artık söyleyecekleri doğrunun bir ehemmiyeti kalmamıştır.
Çünkü içten pazarlıklılar, yolları garanti altına almışlar, köprübaşlarını tutmuşlar, doğru lafın hiç bir geçerliği ve inandırıcılığı kalmaması adına bütün hazırlıklarını yapmışlardır.
Doğruyu söyleyenlerin, dokuz köyden kovulma zamanları bu zamanlardır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder